Beyinde yer alan dopamin adı verilen kimyasalı duymuşsunuzdur. Basit bir ifadeyle dopamin, zevk almamızı ve motivasyonu sağlayan şeydir. Buna genellikle “iyi hissetme” hormonu da denir. Sevdiğimiz bir yemeği yemek ya da sevdiğimiz bir diziyi izlemek gibi keyifli bir aktiviteye katıldığımızda dopamin salgılarız. Böyle anlatınca “oh, ne güzel bir şey bu dopamin!” diye düşünmüş olabilirsiniz. Hakikaten de öyle. Fakat dopaminle ilgili günümüzde görmeye başladığımız zorluk, artık dopaminimizi teknoloji gibi alternatif kaynaklardan da alıyor olmamız. “Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim.
Gelin bir bakalım.
Beyin ve vücut, homeostazı, yani iki karşıt arasındaki doğru dengeyi sağlamak için sürekli çalışır. Homeostaz, dış koşullardaki değişikliklere rağmen sistemde sabit kalan ya da değişmeyen denge durumu olarak tanımlanabilir (Gürsoy ve Ayyıldız, 2022; Kelly, 2005). Örneğin, sıcaklığı değiştiğinde vücut dengeyi sağlamak için iki şekilde tepki verir: terleme ya da titreme. Vücudumuzun bu iki yolla sıcaklığını düzenlemesi bir tür homeostazdır. Beyin de bu dengeyi sağlamak için yerleşik mekanizmalara sahiptir.
Dopamin söz konusu olduğundaysa bu homeostaz çaba ve ödül arasındaki denge kurularak sağlanır. Yani bir şey için önce çaba gösterir sonra da ödüle ulaşırız. Örneğin lezzetli bir atıştırmalık pişirirsiniz (çaba) ve sonunda nefis ikramınızın tadını çıkarırsınız (ödül). Dik bir tepeye tırmanırsınız (çaba) ve sonunda yukarıdan o güzel manzarayı izlersiniz (ödül).
Teknoloji, çaba – ödül döngüsünün çaba kısmının ortadan kalkmasına sebep oldu. Yemek pişirmenize gerek yok; sadece sipariş verseniz yeter ya da yaklaşan bir etkinlik için mükemmel elbiseyi aramak için mağazaları dolaşmaya gerek yok; en sevdiğiniz alışveriş uygulamasını açmanız yeterlidir.
Şimdi buna telefonlarınızdan dakika dakika gelen etkileşimlerden elde ettiğimiz dopamini de ekleyin. Beğeniler, yorumlar, bildirimler, mesajlar; bunların hepsi gün boyu aldığımız küçük dozlarda dopaminlerdir. Bu sürekli etkileşim sebebiyle beyin, telafi etme çabası olmadan bol miktarda haz olduğunu algıladığında, zaten çok fazla dopamin olduğuna ve daha az üretmesi gerektiğine karar verir. Beynin dopamin üretimi olmazsa, dış kaynaklardan daha fazla dopamin aramaya başlarız ve bu döngü devam eder. Böylece yeni bir döngü başlar ödül – ödül – ödül! Beyin, dopamin üzerine dopamin alır ve daha fazla haz bulma konusunda sürekli bir arayış halindedir.
Peki bunları bilmek neden önemli? Çünkü çocuklar da kontrolsüz bir şekilde ekrana maruz kalınca -örneğin YouTube’da önlerine gelen videolara ard arda tıkladıkça- beyinlerinde tam olarak bunlar oluyor. Dolayısıyla çocukların ekran kullanım sürelerine biraz da bu bilgileri göz önünde bulundurarak karar vermek gerekiyor.
7 yaş ve altındaki çocuklar, model alma yoluyla öğrenirler. Yani babalarının yerleri süpürdüğünü görürler ve bir nesneyi alıp onu bir süpürgeymiş gibi kullanırlar ya da teyzelerinin yemek yaptığını görürler ve oyuncak mutfaklarında çalışmaya giderler. Model alma, bilişsel gelişim için gereklidir, bu yüzden yaratıcı olma ve rol yapma kabiliyetlerine alan açacak fırsatlar yaratmak önemlidir. Hayatın akışında bunu yapmak her zaman mümkün olmayabilir. Bazen işten gelmiş ve yemekle uğraşmak zorundayken ve çocuğunuzla ilgilenecek kimse de yokken “model almasına alan açayım” diye düşünemeyebiliyor insan ve ekran en iyi seçenek gibi gözükebiliyor, kabul. Fakat burada anlatmak istediğim şey, hiç ekran vermemek için kendimizi sıkıştırmaktan çok, çocukların yaratıcı olma ve rol yapma oyunlarına katılmalarına daha çok fırsat vermekle ilgili.
Çocuklar, oyun aracılığıyla beyindeki hayal gücü süreci de dahil olmak üzere bilişsel beceriler için gerekli olan sinir yollarını harekete geçirirler. Ayrıca bakım verenleriyle ilişkinin derinleşmesine yardımcı olan bir bağ kurma deneyimi yaşarlar. Bu yüzden siz yemek yaparken sadece onlara -sıkılmalarını sağlayacak araçlar olmadan- bolca zaman vermek ve evdeki malzemeleri kullanarak kendilerini eğlendirmenin yollarını bulmaları sağlamak yeterli olacaktır.
Sevgiyle,
Psk. & Uzm. Aile Danışmanı
İyem Çiftci
Kaynakça
Kelly, P. L. (2005). A homeostatic system model for the integration of key initiative concepts in quality assurance science and organizational performance. California State University, Dominguez Hills.
Lampl, I. (2023).The Effect of Cell Phones on Dopamine in the Brain
Doğum, memeye veda, emziğe veda, beze veda ve nihayet okula başlama. Bunların hepsini birer “ayrışma deneyimi” olarak tanımlıyoruz. Kiminiz bu deneyimi ilk kez yaşıyor kiminizse yazın ardından yeniden okula dönmenin heyecanını yaşıyor. Bazılarınızın zorlandığını görüyorum, endişeleniyor, korkuyor, tedirgin oluyor merak ediyorsunuz. Bilin ki hepsi kabul. Bu yıl tam da bunları hissederken size ve çocuklarınıza eşlik …
Şubat 17, 2023
Güven duymaya daha çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, geçirdiğimiz süreç ile ilgili içimizde canlı kalan duyguları görmek, bakmak ve duymak için bir araya geliyoruz. İlerleyen süreçlerde; “Birbirimize ve yaşama nasıl katkı sunabiliriz? Bütüne nasıl bir pozitif etkide bulunmamız mümkün olabilir?” bu başlıklar altında birbirimizi dinlemeye ve koordinasyon sağlayarak ekibimizi oluşturmayı ve ilerleyen zamanlarda süreci takip ederek …
“Bütün Çocuklar İyidir” – Nihan Kaya Bir ay önce 18 Kasım 2022 Cuma günü gerçekleştirdiğimiz Kahve Günümüzde “Kitap Kulübümüzü” kurduk ve başlangıç olarak Nihan Kaya’nın – Bütün Çocuklar İyidir- kitabı ile başlamaya karar verdik. 16 Aralık Cuma günü tekrar buluşmak için sözleşmiştik fakat bunu buluşmamızın daha verimli ve katılımın daha yoğun olabilirliği bakımından …
Kasım 17, 2023
Çocuk ile Uyumlanma Uyumlanma, bakım verenin çocuğun iç dünyasındaki duygu durumlarını tanıması, kendini onun yerine koyabilmesi olarak tanımlanabilir. Bunu yapabilmek için bakım verenin en başta kendi duygu durumlarını tanıyabilmesi ve düzenleyebilmesi gereklidir. Kendi duygularını tanıyıp düzenleyebilen kişi, çocuğunkini de tanıyabilir ve bu da aralarında güvenli bağlanma gerçekleşmesini sağlar. Bunun için bakım verenin mentalizasyon kapasitesinin gelişmiş …
ALO? DOPAMİN Mİ?
Beyinde yer alan dopamin adı verilen kimyasalı duymuşsunuzdur. Basit bir ifadeyle dopamin, zevk almamızı ve motivasyonu sağlayan şeydir. Buna genellikle “iyi hissetme” hormonu da denir. Sevdiğimiz bir yemeği yemek ya da sevdiğimiz bir diziyi izlemek gibi keyifli bir aktiviteye katıldığımızda dopamin salgılarız. Böyle anlatınca “oh, ne güzel bir şey bu dopamin!” diye düşünmüş olabilirsiniz. Hakikaten de öyle. Fakat dopaminle ilgili günümüzde görmeye başladığımız zorluk, artık dopaminimizi teknoloji gibi alternatif kaynaklardan da alıyor olmamız. “Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim.
Gelin bir bakalım.
Beyin ve vücut, homeostazı, yani iki karşıt arasındaki doğru dengeyi sağlamak için sürekli çalışır. Homeostaz, dış koşullardaki değişikliklere rağmen sistemde sabit kalan ya da değişmeyen denge durumu olarak tanımlanabilir (Gürsoy ve Ayyıldız, 2022; Kelly, 2005). Örneğin, sıcaklığı değiştiğinde vücut dengeyi sağlamak için iki şekilde tepki verir: terleme ya da titreme. Vücudumuzun bu iki yolla sıcaklığını düzenlemesi bir tür homeostazdır. Beyin de bu dengeyi sağlamak için yerleşik mekanizmalara sahiptir.
Dopamin söz konusu olduğundaysa bu homeostaz çaba ve ödül arasındaki denge kurularak sağlanır. Yani bir şey için önce çaba gösterir sonra da ödüle ulaşırız. Örneğin lezzetli bir atıştırmalık pişirirsiniz (çaba) ve sonunda nefis ikramınızın tadını çıkarırsınız (ödül). Dik bir tepeye tırmanırsınız (çaba) ve sonunda yukarıdan o güzel manzarayı izlersiniz (ödül).
Teknoloji, çaba – ödül döngüsünün çaba kısmının ortadan kalkmasına sebep oldu. Yemek pişirmenize gerek yok; sadece sipariş verseniz yeter ya da yaklaşan bir etkinlik için mükemmel elbiseyi aramak için mağazaları dolaşmaya gerek yok; en sevdiğiniz alışveriş uygulamasını açmanız yeterlidir.
Şimdi buna telefonlarınızdan dakika dakika gelen etkileşimlerden elde ettiğimiz dopamini de ekleyin. Beğeniler, yorumlar, bildirimler, mesajlar; bunların hepsi gün boyu aldığımız küçük dozlarda dopaminlerdir. Bu sürekli etkileşim sebebiyle beyin, telafi etme çabası olmadan bol miktarda haz olduğunu algıladığında, zaten çok fazla dopamin olduğuna ve daha az üretmesi gerektiğine karar verir. Beynin dopamin üretimi olmazsa, dış kaynaklardan daha fazla dopamin aramaya başlarız ve bu döngü devam eder. Böylece yeni bir döngü başlar ödül – ödül – ödül! Beyin, dopamin üzerine dopamin alır ve daha fazla haz bulma konusunda sürekli bir arayış halindedir.
Peki bunları bilmek neden önemli? Çünkü çocuklar da kontrolsüz bir şekilde ekrana maruz kalınca -örneğin YouTube’da önlerine gelen videolara ard arda tıkladıkça- beyinlerinde tam olarak bunlar oluyor. Dolayısıyla çocukların ekran kullanım sürelerine biraz da bu bilgileri göz önünde bulundurarak karar vermek gerekiyor.
7 yaş ve altındaki çocuklar, model alma yoluyla öğrenirler. Yani babalarının yerleri süpürdüğünü görürler ve bir nesneyi alıp onu bir süpürgeymiş gibi kullanırlar ya da teyzelerinin yemek yaptığını görürler ve oyuncak mutfaklarında çalışmaya giderler. Model alma, bilişsel gelişim için gereklidir, bu yüzden yaratıcı olma ve rol yapma kabiliyetlerine alan açacak fırsatlar yaratmak önemlidir. Hayatın akışında bunu yapmak her zaman mümkün olmayabilir. Bazen işten gelmiş ve yemekle uğraşmak zorundayken ve çocuğunuzla ilgilenecek kimse de yokken “model almasına alan açayım” diye düşünemeyebiliyor insan ve ekran en iyi seçenek gibi gözükebiliyor, kabul. Fakat burada anlatmak istediğim şey, hiç ekran vermemek için kendimizi sıkıştırmaktan çok, çocukların yaratıcı olma ve rol yapma oyunlarına katılmalarına daha çok fırsat vermekle ilgili.
Çocuklar, oyun aracılığıyla beyindeki hayal gücü süreci de dahil olmak üzere bilişsel beceriler için gerekli olan sinir yollarını harekete geçirirler. Ayrıca bakım verenleriyle ilişkinin derinleşmesine yardımcı olan bir bağ kurma deneyimi yaşarlar. Bu yüzden siz yemek yaparken sadece onlara -sıkılmalarını sağlayacak araçlar olmadan- bolca zaman vermek ve evdeki malzemeleri kullanarak kendilerini eğlendirmenin yollarını bulmaları sağlamak yeterli olacaktır.
Sevgiyle,
Psk. & Uzm. Aile Danışmanı
İyem Çiftci
Kaynakça
Kelly, P. L. (2005). A homeostatic system model for the integration of key initiative concepts in quality assurance science and organizational performance. California State University, Dominguez Hills.
Lampl, I. (2023).The Effect of Cell Phones on Dopamine in the Brain
https://momentousinstitute.org/resources/the-effect-of-cell-phones-on-dopamine-in-the-brain
Gürsoy, İ. ve Ayyıldız, H. (2022). Homeostaz ve Tüketici Davranışları: Kavramsal Bir İrdeleme,
Tüketici ve Tüketim Araştırmaları Dergisi, 14(1), 235-260
Related Posts
Bazı Başlangıçlar ve Bazı Vedalar
Doğum, memeye veda, emziğe veda, beze veda ve nihayet okula başlama. Bunların hepsini birer “ayrışma deneyimi” olarak tanımlıyoruz. Kiminiz bu deneyimi ilk kez yaşıyor kiminizse yazın ardından yeniden okula dönmenin heyecanını yaşıyor. Bazılarınızın zorlandığını görüyorum, endişeleniyor, korkuyor, tedirgin oluyor merak ediyorsunuz. Bilin ki hepsi kabul. Bu yıl tam da bunları hissederken size ve çocuklarınıza eşlik …
Güven duymaya daha çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, geçirdiğimiz süreç ile ilgili içimizde canlı kalan duyguları görmek, bakmak ve duymak için bir araya geliyoruz. İlerleyen süreçlerde; “Birbirimize ve yaşama nasıl katkı sunabiliriz? Bütüne nasıl bir pozitif etkide bulunmamız mümkün olabilir?” bu başlıklar altında birbirimizi dinlemeye ve koordinasyon sağlayarak ekibimizi oluşturmayı ve ilerleyen zamanlarda süreci takip ederek …
Gökyüzü Kitap Buluşmaları
“Bütün Çocuklar İyidir” – Nihan Kaya Bir ay önce 18 Kasım 2022 Cuma günü gerçekleştirdiğimiz Kahve Günümüzde “Kitap Kulübümüzü” kurduk ve başlangıç olarak Nihan Kaya’nın – Bütün Çocuklar İyidir- kitabı ile başlamaya karar verdik. 16 Aralık Cuma günü tekrar buluşmak için sözleşmiştik fakat bunu buluşmamızın daha verimli ve katılımın daha yoğun olabilirliği bakımından …
Çocuk ile Uyumlanma Uyumlanma, bakım verenin çocuğun iç dünyasındaki duygu durumlarını tanıması, kendini onun yerine koyabilmesi olarak tanımlanabilir. Bunu yapabilmek için bakım verenin en başta kendi duygu durumlarını tanıyabilmesi ve düzenleyebilmesi gereklidir. Kendi duygularını tanıyıp düzenleyebilen kişi, çocuğunkini de tanıyabilir ve bu da aralarında güvenli bağlanma gerçekleşmesini sağlar. Bunun için bakım verenin mentalizasyon kapasitesinin gelişmiş …